Korku Film ve Senaryolarımız
Sürekli yüreğimiz ağzınızda mı geziyorsunuz? Aman şu kötü şey olmasın, başıma bu da gelmesinler ya da belki de zamanında hayretle izlediğiniz, evlatlarını camlarda kaygıyla bekleyen yaşlı amca ve teyzelerden mi oldunuz?
Aklınızda dolaşan bir yığın kötü durum senaryoları… Size hiçbir yararı olmayan hatta canınızdan can götürerek sizi oturduğunuz yere mıhlatan korku filmlerini izlemekten ya da yönetmekten de mi sıkılmadınız artık?
Ah bu kaygılar ah bu kaygılarımız, ne de yüceltiriz ki bazen de onları üstlerinden gelmek adına…
Rahat insanlara “kaygısız” deriz suçlamak için onları ama bir taraftan da deli gibi özeniriz de onlara. Keşke ben de onun gibi kaygısız olsam da hiçbir şeyi kafaya takmasam deriz. Arada, dünya yansa da umurumuzda olmasa ya da bize dokunmayan yılan bin yaşasın kafasının özgürlüğünü bizler de deneyimlemek isteriz fazlasıyla.
Ancak çok iyi de biliriz ki söylemesi dile kolaydır ve sorumluluklarımızdan bir anlığına dahi olsa uzaklaşmak adına da dalması güzel bir rüyadır.
Ne oluyor bize!?
Bazen kaygı hissetmemizin sebebi bir sınav, bir iş görüşmesi, bazen talep edeceğimiz bir zam, bazense hoşlandığımız kadın ya da erkekle kurulacak o ilk sohbet olabilir. Bu tip durumlar, psikolojik durumlara ek olarak beraberinde rahatsız edici fiziksel tepkiler de getirir. Kalbimiz yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlar, nefesimiz kesilerek boğazımızda düğümlenir, dilimiz damağımız kurur ve birden sanki yoğun bir fiziksel aktivite yaparmışçasına terlemeye başlayabiliriz. Kaygımızın yoğunluğuna göre konuşmaya başladığımızda sesimizin çıkmadığına bile şahit olabiliriz. Aynı zamanda psikolojik durumumuz ve fiziksel belirtilerimiz de birbirini tetikleyecektir. Başta kaygımızdan kaynaklanan fiziksel hallerimiz bizi daha da korkutarak önünü alamadığımız için kaygımızı daha da arttıracaktır.
Temelde neden kaygılanırız?
Peki hayatımızı yaşanmaz kılan görünürdeki sebepler bunlarken temelde kaygılanmamıza neden olan kök sebepler neler olabilir?
Aslında kaygı duymanın en başlıca sebeplerinden biri olaylardaki “olumsuzluklar”a odaklanmaktır. Gayet tabii eğer ortada olumsuz koşullar ve durumlar varsa farkında olmak fazlasıyla önemlidir. Aynı zamanda problemlerimizi de bu olumsuz şeyleri tespit ederek çözeriz. Ancak, şimdi sizleri gerçekten var olan olumsuz bir şeyle daha gerçekleşmeden kafamızda kurduğumuz hayali bir olumsuzluğun arasındaki o kocaman farkı görmeye davet ediyorum. Hatta bu olumsuz kötü durum geçmişte de başımıza gelmiş olabilir ancak artık bu olmuş bitmiş bir şey ne kadar da gerçek ki bizim için, sorduk mu bunu hiç kendimize?
Sürekli bu olumsuzluklara odaklanıyor olmamız acaba hayatımızda gerçekleşen güzel ve iyi şeylere duyarsız ve kör kalmamıza sebep oluyor olabilir mi?
Hatta belki de sürekli olumsuz düşündüğümüz için başımıza kötü şeyler geliyordur, olamaz mı?
Zihnimizin “korku sineması”:
İşin enerji yanı bir tarafa aslında kaygı durumunda biz hiç farkında olmasak dahi zihnimiz tam olarak böyle işliyor…
Mesela en son ciddi anlamda kaygılandığınız bir zamanı gözünüzde canlandırın. Bu bir sınav, bir iş görüşmesi, topluluk önünde konuşmanızı gerektiren bir zaman hatta yazının başında belirttiğim üzere eve gelmesini beklediğiniz çocuğunuzun başına gelebilecekler üzerine duyduğunuz bir kaygı da olabilir. Böyle durumlarda çok kısa süreliğine dahi olsa biz hiç farkında olmadan ama tekrarlayan bir biçimde kaygı duyduğumuz durum hakkında olumsuz kareler canlanır gözümüzde.
Mesela sınava girecek olan bir öğrenci sınavdan kaldığını, konuşma yapacak ya da mülakata katılacak bir kişi de anlatırken takıldığını ya da gelen bir soru karşısında cevap veremeyip rezil olduğunu canlandırır. Evladını kaygı içinde bekleyen bir anneyse ona araba çarptığını ya da kötü kimselerce kendisine zarar verildiğini görüp kaygısına kaygı katacaktır.
Aslında söyleyince çok tanıdık geldi değil mi, siz de kaygılandığınız her seferde aynı şeyi yapıyorsunuz pekala.
Mantığımıza şans verelim…
Peki eğer mantıklı düşünecek olursak hazırlandığımız bir sınav ya da sunum için ya da her gün eve sapasağlam gelen çocuğumuz için kaygılanmamız ne kadar mantıklı? En önemlisi bize zarar vermekten başka bize ya da kaygılandığımız durumlara ne yararı oluyor!? İnanın bu tip durumlarda olumsuz ihtimaller olumlulara oranla çok ama çok daha azdır. Birçok insan hazırlanmak koşuluyla hayatındaki ilk sunum, konuşma, toplantı vb. etkinliklerde hatadan çok doğru şey dile getirir. Aslında tam aksine, söyleyeceği doğru ve olumlu ifadelerden ziyade zihninde kaygı içerisinde sürekli olumsuz kareler oluşturma hali onu hata yapmaya sürükleyecektir.
İşte bu yüzdendir ki olumsuz düşünmek sonuçların olumsuz olmasına neden olacaktır çünkü olumsuz düşünüp zihnimizde olumsuz kareler canlandırdığımızda bilinçaltımız doğru olanın ayrımına varamayıp “olumsuz” olmanın bizim için bir kazanç olduğunu sanarak bizi hata yapmaya sürükleyebilecektir.
Peki kaygılarımızı azaltmak adına en basitinden neler yapabiliriz?
Mesela, kaygılarımızı azaltarak daha mutlu, huzurlu ve başarılı olmak adına bugünden başlayarak karşılaşacağımız kaygılandırıcı durumlar öncesi bu 2 adımlık çok basit alıştırmayı yapabiliriz:
1. Kaygı uyandıran durum hakkındaki belirsizlikleri yok edelim! Bilgi edinelim, konu hakkında bizden daha tecrübeli insanlardan fikir alalım. Araştıralım ve öğrenerek yeni deneyimimize hazır olalım.
2. Sessiz bir ortamda uzanalım ya da rahat bir şekilde oturalım… Gözlerimizi kapatalım ve yaşayacağımız deneyimi mümkün olduğunca canlı bir şekilde zihnimizde canlandırarak ve elimizden geldiğince sadece olumlu taraflarını abartıyla yaşayarak bu deneyimin başarıyla üstesinden geldiğimizi ve çok keyif aldığımızı hayal edelim. (İnanması güç gelebilir ancak bu adımı kendinizi vererek uyguladığınızda pozitif sonuçlarının gücü sizi fazlasıyla şaşırtacak.) Not: Bu kısmı kaygımız dinene kadar defalarca yapabiliriz.
Bireysel Danışman ve I-Control® Uzmanı Buğra Akyol, sizlerle daha mutlu ve anlamlı bir hayatın sırlarını paylaşıyor. Buğra Akyol’un uyguladığı I-Control® sistemi ile tüm sorunlarınızdan kurtulmak için buraya tıklayın.