“Yalnızlık” İle “Tek Başına Olmak” Arasındaki Fark
Yalnızlık…
Yalnızlık, o çok korktuğunuz kaçınılmaz son veya daha şimdiden en büyük gerçeğiniz…
Kapana kısılmış gibi gözlerden ve de ilgiden uzak bir yaşam adeta bu yaşadığınız…
Belki de gecenin üçünde uyuyamayıp yatağınızdaki o boş tarafı yoklamanız ya da yanınızda biri olsa dahi kendinizi hiç olmadığınız kadar yalnız hissetmeniz…
Yalnızlık böyle bir şeydir işte; kimilerine o en ufak bir ses seda yeterken kiminize de koca bir kalabalık yetmez, kendinizi dünyanın en yalnız insanı hissedersiniz.
Yalnızlık gerçek midir?
Yalnızlık, içerisinde yer aldığınız bir durum değildir; oysaki daha ziyade içinizde yaşadığınız bir duygudur. Yani yalnızlık gerçek bir şeyden ziyade sizin oluşturduğunuz bir inançtır. Kendinizi yalnız hissetmenizin sebebi buna böyle inanıyor olmanızdan kaynaklanır.
Aslında hiç kimse yalnız değildir ve bunun en büyük kanıtı da tek başınıza olmayı da bırakın bir kalabalığın ortasında bulunduğunuzda dahi içinizden kendi kendinize konuşabilmenizdir. 🙂 Siz doğuştan böyle bir güdüyle donatıldığınız için tüm tecrübelerinizi de içinizdeki çocukla birlikte deneyimlersiniz.
Zaten bunun bir diğer kanıtı, yalnızlık duygusunu yanınızda birileri varken ya da kalabalık içerisindeyken dahi hissetmenizdir. Eğer yanınızda biri olmasını ve size ilgi göstermesi gerektiğini şart koşarsanız o kişi yanınızda olmadığında ya da olsa dahi size beklediğiniz ilgi ve alakayı göstermediğinde kendinizi yalnız hissedersiniz.
Peki isteklerinizin karşılanması yalnız hissetmemek için yeterli midir?
Yalnızlık öyle bir duygudur ki içinizden ortaya çıktığı için onu dışarıdan beslenerek yok etme çabanız da sonuçsuz kalacaktır.
“Nasıl yani, sevdiğim yanımda olduktan sonra o da beni sevip kolladıktan sonra niye kendimi yalnız hissedeyim ki?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Peki yetiyor mu bu kişinin varlığı ve sevgisi size, yoksa yalnız hissetmemek adına hep daha fazlasını mı istiyorsunuz kendisinden? Peki ya o kişi ilgisini kestiğinde ya da artık yanınızda olmadığında nasıl hissediyorsunuz kendinizi? Kendinizi acılar içindeki, yapayalnız hatta dünyanın en yalnız insanı gibi hissediyor olmalısınız herhalde.
İçerisinde yaşadığınız dünyada ölüm vardır, kalım vardır ve de ayrılık vardır. Doğanın kanunu budur. Eğer yalnızlık duygunuzu kendi iradeniz yerine bir başkasının iradesine ya da varlığına bağlarsanız bu dış faktörler değiştiğinde yalnız hissetmeniz kadar da doğal bir durum olmayacaktır.
Hayat hep böyledir, adaletsiz ya da kötü olduğundan değil ama düzeni gereği böyledir. Çamaşırlarınızı mandalla sabitlemezseniz rüzgar alıp götürür, arabanızı kilitlemezseniz arabanız çalınabilir ve emniyet kemerinizi takmazsanız şiddetli bir çarpışmada uçarsanız.
O zaman hayatınızda birileri olmasının ne anlamı var?
“Madem her şey yalan dolan, hepimiz çekip bir dağ başına gidelim ve kendi içimizde yaşayalım.” demenize de gerek yok tabii ki. 🙂 Her şey yalan dolan değil; yakınlarınız, eşiniz dostunuz ve tüm ilişkileriniz de en az sizin kadar gerçek ve onlarla geçirdiğiniz zaman ve gördüğünüz ilgi ve alaka da çok ama çok değerli! 🙂
Önemli olan onlarsız da mutlu olabilmeniz, yani onlara muhtaç olmamanız. Bu tabii ki kolay bir şey değil ve çok sevdiğiniz birini kaybetmeniz ya da ondan ayrılmanız yüzünden acı çekiyor olmanız da doğal. Ancak önemli olan bu duygularla baş edebilmek ve esas gücünüzü o içinizdeki sınırsız sevginin bütünlüğünden alarak pes etmemek…
Huzur, “yalnızlık” ile “tek başına olmak” arasındaki o ince ayrıntıda saklıdır.
Çözüm tek başınıza olduğunuzda dahi kendinizi eksik ve mutsuz hissetmemenizde yatar. Tek başına olmak bir acizlik değil, bir tercihtir. Aslında siz de kendi hayatınıza baktığınızda bir çok kereler tek başınıza kalıp kendi özünüzle ve benliğinizle içe içe bir birliktelikte çok ama çok keyifli zamanlar geçirdiğinizi anımsayacaksınız. Aslında yazının başında da bahsettiğim üzere siz hiç bir zaman yalnız kalmadınız çünkü doğumunuzdan itibaren her anınızda size sürekli konuştuğunuz bir iç ses yani içinizdeki çocuk eşlik etti.
Kitap okumak, bisiklete binmek, yürüyüşe çıkmak, ibadet etmek, müzik dinlemek, meditasyon yapmak vb. durumlar kendi benliğinizle baş başa özgür bir şekilde huzur ve keyif dolu bir zaman geçirmenizi sağlayacak olan eylemlerdir. Tek başınıza olduğunuzda dahi özünüze kodlanan ve doğuştan beraberinizde getirdiğiniz o sonsuz bütünlük ve huzur duygularını deneyimlediğinizde artık tüm sevginizi ve paylaşımlarınızı başka insanlarla da paylaşmak isteyeceksiniz.
Peki bunu nasıl mı yapacaksınız?
O da bir sonraki yazımızın konusu, öğrenmek için tıklayınız: Yalnızlık Duygunuzu Nasıl Aşabilirsiniz?

Bireysel Danışman ve I-Control® Uzmanı Buğra Akyol, sizlerle daha mutlu ve anlamlı bir hayatın sırlarını paylaşıyor. Buğra Akyol’un uyguladığı I-Control® sistemi ile tüm sorunlarınızdan kurtulmak için buraya tıklayın.